12 Aralık 2013 Perşembe

SEN HİÇ GAZDAN KANSER OLDUN MU?


MEHMET İSTİF 'İ ÜSTÜNE SIKILAN GAZDAN DOLAYI 13 MAYIS 2014 TE KAYBETTİK. BU DA ONUNLA TANIŞMA HİKAYEMDİR. YÜREĞİMDE BİR SIZI OLDUN MEHMET YOLDAŞ...



Mehmet'i gezi eylemleri sürecinde basından tanıdım. Birçok vatandaş gözünü kaybetti,beyin travması yaşadı, ateşe atılıp yanandan tutun ara sokakakta dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz' a kadar çok kötü haberler gördük,okuduk. Mehmet de onlardan biriydi. Mücadelesini sosyal medyadan izleyen bir takipçisiyken bir akşam Adana' dan Mersin' deki arkadaşlarına olan  isyanına tanık oldum. Her zaman mücadeleci olan ve tedavi sürecini paylaşan bu yabancının ilk defa isyan çığlığını duydum. Dayanamayıp ben de ona sordum: 'Mehmet , İstanbul'dayım ama sana yardım etmek isterim.Sorun nedir?' Mehmet de yaşadığı maddi sıkıntıyı ve kitap talebini dile getirdi. Ve bizim Mehmet le hikayemiz böyle başladı. Önce Mehmet'in dilinden yaşadıklarına bakalım.

 
 
BİR HAZİRAN GÜNÜ
 

20 Haziran’da sivil toplum örgütleri ve meslek odalarının da bulunduğu 26 kurumdan oluşan Mersin İnisiyatifinin çağrısı ile binlerce insan, başbakanın Mersin’e gelişini, gezi eylemleri süreci devam ederken artan polis şiddetini, olimpiyatlara sadece AKP’lilerin alınmasını ve Taksim Gezi Parkı’na yapılmak istenen topçu kışlasını protesto etmek için Mersin Forum AVM önünde bir araya geldik. Buradan açılış töreninin yapılacağı yere yürümek istedik. Erdoğan’ın konuşma yapacağı Olimpiyat Stadyumu’na yapmak istediğimiz bu yürüyüşümüz çevik kuvvet ekipleri, TOMA’lar ve akreplerle engellendi. Barikat önünde sloganlar eşliğinde kadın, erkek 7′den 70′e pek çok insanla birlikte beklemeye başladık. Ancak polis izin vermeyerek ve kitleye çok sert bir biçimde; tazyikli su, biber gazı ve copla saldırdı. Saldırının başladığı anda ben en önde polisle müzakere halindeydim. Saldırı başlamadan önce polis uyarı aracından 4–5 kez ismimi anons etti.

 - ‘’Mehmet istif, ortalığı karıştırma provokasyon yapma’’ içerikli anonslarla beni, alandaki tüm polislere hedef haline getirdi.


 GAZ TÜPÜ TAŞIYAN ÇEVİK KUVVET POLİSİ TAKİPTE

Müdahale başlamadan önce gözleriyle benim her hareketimi takip eden sırtında gaz tüpü olan bir çevik kuvvet polisini fark ettim. Bu polis sürekli dikkatli bir şekilde sürekli her hareketimi izliyor ne tarafa gidersem o da o tarafa geçiyor ve eli gaz tetiğinde beni kolluyordu. Nitekim saldırı başladığında tazyikli su ve gazın etkisiyle insanlar alandan çıkamadı ve polis barikatı önünde yerlere düştü. Bu sırada yaralandığı için yere düşen ve gazdan etkilendiği için kalkamayan bir arkadaşı ben de daha fazla zarar görmemesi ve koşan polislerin altında ezilmesin diye korumaya aldım. Vücudumla üstüne kapandım. Bir taraftan da polislere koşmayın insanları ezmeyin diye bağırıyordum. Bu sırada kaç cop yediğimi hatırlamıyorum.

BENİ TAKİP EDEN POLİS KARŞIMDA

Beni takip eden sırtında gaz tüpü taşıyan polisle karşı karşıyaydık o an yaptığı işkenceyi yıllar boyu unutmayacağım. 40 cm gibi bir mesafeden o kadar yüksek tazyikli bir şekilde tetiğe bastığında ağzımı kapama şansı bulamadım. Bütün ağzım boğazım gazla doldu acıdan çığlık atmaya başladım. Sonrasında polis barikatına geri çekildi ve bizler toparlanma şansı bulduk.

GÖZALTI KORKUSUNDAN HASTANEYE GİDEMEDİM

Doktora Gitmedim O gün hastanede gözaltına alınırım endişesiyle yüzlerce insan gibi bende doktora gitmedim. Çünkü biber gazı herkeste aynı etkiyi yapmıştı herkesin boğazı yanıyor ve acı çekiyorlardı. Benim de acı çeken yoldaşlarımdan bir farkım yoktu. O gün bu gazın ağzımda yara oluşturacağından bir haber eve gittim. Ertesi gün ve ondan sonraki günlerde acılarım artıp dayanılmaz hale gelince doktora gittim. Sol dil kökünde iltihaplanma ve yara başladığını söyledi. Reçete yazdı ilaçları 15 gün kullandım ancak düzeleceğime daha çok büyüdü yara ve ağrılar arttı. Yemek yiyememeye başladım. Bu sürecin sonunda gece acile gitmek zorunda kaldım. Acilde tekrar yeni ilaçlar yazılarak yollandım ancak 1 hafta sonrasında yemek yiyemez ağrıdan duramaz hale gelince adli tıp a başvurdum. Mersin üniversite tıp fakültesi adli tıp’ı beni K.B.B’a sevk etti. Muayene olurken ağzımda ve dilimde kanama başladı. Bu kanama durdurulamayınca ameliyata alındım. Hastaneye yatış sürecim başladı. O gün girdiğim hastaneden 5 ay geçmesine rağmen, hala çıkamadım. Mersin Üniversitesi doğru tedavi yöntemini bulamadığı için burada yattığım 37 gün içerisinde sağlık durumum daha da kötüye gitti. 37 gün sonrasında THİV aracılığıyla Ç.Ü Balcalı Tıp Fakültesi’nde tedaviye başladım. burada geçirdiğim biyopsi sonucundan dil kökündeki yaranın dil kökü kanserine sebep olduğunu ve acilen ışın tedavisi, kemoterapi ye başlanması gerektiğine karar verdiler. 3 ayı aşkın bir süredir bu hastanede yatılı tedavi görmekte ve kanserden kurtulmayı beklemekteyim. Kanser tedavisi bittikten sonra biber gazının deforme ettiği ve konuşma, yeme yeteneğimi kaybeden dilimden bir dizi ameliyat olacağım. Bu ameliyatlar sonrasın da hem konuşabilmeyi hemde yiyebilmeyi umuyorum. Henüz tedavim bitmedi 2 hafta daha radyo ve kemo tedavisi göreceğim sonra ameliyat tarihleri belirlenecek büyük ihtimalle ocak ayı ortalarında taburcu olmuş olurum diye umuyorum. Sürecin bende birçok psikolojik etkisi oldu.




HER ANIM BİR TRAVMA ARTIK

 20 Haziranda yaşadığım olay aklımdan çıkmıyor her an yeni bir gelişme bu travmayı yaşatıyor. Her yemek ya da yiyecek gördüğümde o güne gidiyorum. 5aydır yemek yiyemiyor, konuşamıyorum. Kendimi eksik ve aciz hissediyorum, artık rüyalarımda yemek görüyorum. 1–2 ay damardan beslendim. Şimdi burundan hortumla besleniyorum. Görsel anlamda kendimden nefret ediyorum. 59 kilodan 40 kiloya düştüm. Elimi kaldırmaya bile zorlanıyorum. Ekonomik olarak da çöktüm bu olaydan sonra iş yerimi kapatmak zorunda kaldım. Hastanede yattığım süre boyunca ofis kiramı ödeyemedim ve borçlandım. Aynı zamanda elektrik, internet, telefon, cep telefonu gibi faturalarım birikti ve icralık oldum. Yazılım işi yapıyorum, yattığım süre boyunca teknik destek veremedim. Bütün müşterilerimi kaybettim.
 
    36 yaşında bir insanın düştüğü bu durumu ilk okuduğumda uykularım kaçtı. Yardım etmek zorundayım çünkü birileri bir bedel ödüyor ve onu yalnız, çaresiz bırakmak bizim en büyük ayıbımız olurdu. Çevremde sadece bu görüşü paylaşabilecek 10 tane vicdanlı gönüle seslendim. Biliyordum ki onlardan hayır yanıtı  gelmeyecek. Haklı çıkmanın gururuyla İstanbul'dan, Antalya' dan ve gavur İzmir den Mehmet'e uzanan dost elleri Mehmet'i o düştüğü umutsuz dipten çıkardı.
    'Tüketme zamanı bitti artık üreteceğim ' diyerek hastanede gelen işleri yapmaya başladı bile. Daha hızlı iyileştiğini düşünüyor. Kanser hastasının  moralinin  yüksek olması çok önemli. Mehmet şimdi başına gelenler için hesap soracak. Bunu ona yaşatanların karşısına geçip hukuk mücadelesi verecek. Yani bu daha başlangıç mücadeledeye devam Mehmet arkadaş.
     
    Son bir haftada Mehmet'in hikayesiyle  anladım ki bir dokunuşla çok şey değiştirip dünyayı biraz daha yaşanılabilir kılabiliriz. Dünyayı tümden  değiştiremem ama hiç tanımadığım bir insana umut ışığı olabilirim. Lütfen yardım elinizi küçümsemeyin. Mehmet İstif bir ilk değil. Heryerde vicdanına seslenen bir çığlık var. O yardım elini terreddütsüz uzat ey güzel dost.
     
     
     
    Mehmet'e hiç tanımadığı insanlardan gelen kitap ve boyalar
     

    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder

    BALI

    Cennetten güzel bir parça ; Bali ❤🌺🌸🏵 Bali ye ilk geldiğim anda izlenim harikaydı. Korona için titiz kontrol, tertemi...