20 Ağustos 2013 Salı

SARIKEÇELİ YÖRÜKLERİ ve YERYÜZÜ SOFRASI (KONYA-ÇATALHÖYÜK)

 
 
 

Konya'ya kadar gitmişken Çatalhöyük'e uğramamak olmaz . Çatalhöyük kazı çalışmaları hala devam ediyor ama şehre zarar verecelerinin düşüncesiyle 1-2 seneye bitirip sergiye açılacak. Teknoloji daha ilerlediğinde çalışmalar devam edilmesi gerektiğinde hemfikir arkeologlar.


Kazı çalışmalarında sadece Türkler yok.Alman ve İngilizler el birliğiyle bizim adımıza dünyaya katkı sunuyorlar fedakar çalışmalarıyla.Burayı keşfeden ve çalışmaları başlatanın bir ingiliz olması da ilginç. Şu anda projeyi öğrencisi yürütmekte.



Gelelim eski toplumların yaşayışlarına. Evlerinde kapı ve pencere yok.Damdan eve giriliyor.
Evin miladı dolunca da duvarı yarıya kadar yıkıp üstüne tekrar ev yapıyor. Böylelikle mahalle bir yüksekliğe geliyor ve bir ingiliz arkeologun ilgisini çekiyor konya ovasının ortasındaki 20 mt lik tepe. İşte halkın yaşayış tarzı yüzlerce yıl sonra toprak altında böyle gözkırpıyor.

Bu aşağıda gördüğünüz bir mahalle.Çöplerini açtıkları çukura attıkları için fosillerden yeme alışkanlıklarını öğrenebilmişler. Evler oda şeklinde ve aynı zamanda mezar görevi yapmakta. Ölülerini odanın altına cenin pozisyonunda gömüyorlar.


Mezarlıklardan çıkarılan anne bebegin resmedilmiş hali. Sanırım cenin pozisyonunda mutlu olduğumuz için bu şekilde gömüyorlar yada daha az yer kaplasın diye.Ben birinci nedeni tercih ederim.

Bu toplulukta savaş olduğuna dair hiçbir bulguya rastlanmamış.Zamanına göre de kalabalık olmasına rağmen savaşmadan yaşamalarının nedeni ANAERKİL toplum olmaları. Erkek hegomanyasında şiddet ve savaşa bulaşmamak ne yazık ki mümkün değil. Tüm diktatörler erkek.




DEVRAN DÖNSÜN, SARIKEÇELİLER YÜRÜSÜN

Sarıkeçeliler, Anadolu' da atamızdan kalma yadigar göçebe  kültürümüzü devam ettiren son yörüklerdir.1000 yıldır yürürler. Yazın Konya'da kışın Mersin de konaklarlar. Gelin görün ki bu yaşam tarzı birilerinin hoşuna gitmez ve baskı altına alınırlar. Hatta yerleşik hayata geçsinler diye dairelere tıkılırlar. Ama gelin görün ki burda yaşam bulamayan yörük çadırına geri döner.



Yaşam tarzları hayvan ve doğaya göre şekillenir.Ne zaman göç edersiniz diye Pervin Ana ya soruyoruz.O da develer ne zaman isterse diyor. Biz hayvanlarımıza göre yaşarız diyor.
Onlar ne derse o.





900 km lik yolculuktan sonra efil efil yörük çadırı ve Pervin Ana nın güleç yüzü hepimize iyi geliyor. Araçtan inerken bizi bitki kürleriyle yapılmış kese hediye ettiler ve tabakta Konya şekeri. Misafir Anadolu da kıymetlidir ve kırmızı halı yerine adeta kendilerini koyarlar.
Bizim için yapılan gözlemeler tüm misafirlerin yüzünü güldürdü:) Ne kadar açıkmışız :) Ne güzel karşılandık:)





Yeryüzü sofrası için herkes dört koldan çalışmaya başladı. Kadir gecesi olduğu için de helvasız olmaz dedik.



Sütlü şerbeti hazırlamak bana düştü ama yardımsever bir arkadaşa satıp başka çadıra gitmem hiç zor olmadı :)




Veee çocuklarr.


İnsanların hem güler yüzü hem de çekingenliği çok güzel. Aile fotoğrafı çekilirken Elif le dayanamayıp biz de atıldık kameranın önüne.  Saatlerdir orda olmamıza rağmen çocuklar hala varlığımıza alışamamışlardı ama babaları çadıra gelince büyük bir gururla bubam diye tanıştırmaktan alamadılar kendilerini. bir çocuğun gözünde bir baba ne kadar büyük ve kahramansıymış. Bu aileye imrenmedim desem yalan olurdu. Ailenin huzuru ve birbirine bağlılığı sevgisi her an hissediliyor.Gece çadırda gözlerim hep üzerlerindeydi. Huzuru ve mutluluğu izlemek ne güzel :)


elimiz arkada çünkü çay içerken bardağı bırakmadan atladık :)



Yeryüzü sofrası için kadınlar bir elden hem ekmek pişridi hem de kendi aralarında sohbet etti.






Ve İstiklal de açılan ilk yeryüzü sofrası Konya da yörük çadırında da açıldı.Hem de herkese açık bir Halil İbrahim sofrası olarak. Hayatımda ilk defa gerçek Ramazan yaşadığımıza kanaat getirdim.




Gece çadırda sohbet ettik forum tadında. Köylüler bize sorunlarını anlattı.Onları yazımın sonuna ekledim.Biz de geziyi anlattık onlara.

Çadırda forum bitince en güzel konuşmayı gene Pervin Ana yaptı. Pervin Ana daki bilgeliği görünce aklıma Aborjinler geldi. Gerçek bilgiyi nerden aldıkları aşikar.

Gece bitmeden çadırda bir de kına gecesi yaptık. Gezi parkında revirde tanışıp aşık olan iki çapulcunun geçikmiş kınaları.Nuray Çokol ve Özgür Kaya için çadırda çok güzel kına yaptık ve ilk defa elimize kına sürdük arkadaşlarımız için. Önce düğün sonra kına ardından da Adana dan gidip Nuray ' ı isteriz dedik. Kimilerine göre yalandan bir oyun olsa da biz bu aşkı yakından gördük ve de şahidiz. Arkadaşlarımıza mutluluklar diler 3 tane çapulcu isteriz:)




Ertesi gün sabahında yollara çıktık göç eden bir aileye kavuşmak için. Araç bir köyde bizi bıraktı.
3 km yürüdük. Muğla dan gelen köylü teyzelerimiz de bizim gibi misafirdi. Bazen unutup onlara soru soruyordum sanki tüm köylüler bilecek gibi ama Anadolu cümbüş diyarıdır.Muğla daki teyzem de benim gibi konya vadisinde misafir ve de yabancıdır.





Yolumuzu kaybederken atıyla karşıdan gelen yörük kadını bizi kurtardı. Bilmesek sürüye dalıp çadıra gidecektik ama bizi köpeklere karşı uyardı. İyi ki de görmüşüz.




Her mekanın yıldızı çocuktur bence. Doğada hayvanlarla yaşamaya alışık, bizim kafileyi görünce çok korktu ve ağlamaya başladı.


Veee artistik pozlarıyla Ali...










Keçi ve tekeleri görünce ilkokul kitaplarında yazan yanlış bilgi hemen aklıma geldi. Keçiler fidanları yedikleri için ormana zararlıdır. Halbuki cellat insan dışında hiçbir canlı doğaya zarar vermez. Muhteşem bir uyum vardır. Yörükler bir sene sonra geldikleri yerlerde doğanın daha da gürleştiğini ve budandığını söyler.









Geldiğimiz çadırda hem sohbet ettik hem de ateşte pişen çaydan yudumladık. İnsanları dinledikçe hayran kaldık. O kadar bilgece , olgun lafları vardı ki.Malesef tüm Anadoluda bu bilincin olduğunu söylemek yanlış. Keza HES leri hala ve hala savunan köylüler de var.Tezleri de 'Gavur bizim için derki ;su akar Türk bakar.Su boşuna akmasın.' pehh pehh





Yörüklerden izin aldıktan sonra develerin yanına gittik. Bilmeden sayıyı sorunca hemen uyardılar.Sayı sorulmaz da söylenmez de.Sanırım bereket kaçmasın diye.










Tipik şehir insanı:) Biz hayvan görünce hemen korkar,dokunmak ister sonra da fotoğraf çektiririz.
Doğa yürüyüşlerinden çok aşina olduğum bir turistik havamızdır. Ama iyi niyetli olduğumuz kesin.



Ve dönüş yolunda çoban kardeş bizi uğurlar. Sorarız kendisine keçileri kurtlar kapıyor mu? Elbette hakkıdır. Öğrendik ki yörük insanı 'KURDA KUŞA AŞA' felsefesiyle yaşarmış. Aslında doğada herkesin hakkı var ve ekmeğini çıkartırken tüm canlıların yaşam haklarına saygı duyuluyor.Tekesini kapan kurda bile. Şimdi gel de bu insanların yaşam tarzlarını doğaya zarar veriyor de. Yüzyıllardır yürüyen bu insanlar yüzünden yitip giden orman duymadım ama 3.boğaz köprüsü için İstanbul da 600.000 den fazla ağacın katledildiğini gördüm. Peki kimi yasaklamak engellemek daha doğru?!



Dönüş yolunda köye doğru yürümeye koyulduk. Sıcak olmasına rağmen nem olmadığı için Suat la (çArşı) yürürken hiç terlemiyorum böyle saatlerce yürürüm diye gülüyordum ama tshirt le amele yanığım beni daha gülünç duruma düşürdü farkında değildim.




Konya da son durağımız Mevlana oldu.Zamanımıza yeterli olmadığı için Şems -i Tebrizi Camisini göremedim ama zaten o kadar kalabalıkta Mevlana yı ve Güneşi'ni görmek zor olsa gerek.'AŞK' ı okuyup da gitmek isteyenlerin diyarı.


Karşı yolda hemen şekerimizi alıp etli pidesini denedik.Ben yedim İstanbul da güzel değildi ezber yorumundan kaçının.Lezzetler yerinde güzeldir. Bu yorumu yapan arkadaş da ilk tatdığında hemen pişman oldu.


















YÖRÜKLERİN SIKINTILARI

  • Keçilerin otlak alanları sınırlı tutuluyor. Pervin Ana yeter ki fikirler sınırlı olmasın ama doğada sınır olmaz diye isyan ediyor. Çünkü bu alan yetmiyor ve alanı taştıkları zaman ceza ödemek durumunda kalacaklar.

  • Keçileri mecburi aşılama isteniyor. İşin ilginç kısmı devlette olmadığı için özelden alınıyor ve mali bir yük binmekte. İşin en can sıkıcı kısmı aşı yapıldıktan sonra hayvanların hastalanması ve ölmeye başlaması. Cemal amca duruma isyan ediyor.Biz hayvanlara zaten gözümüz gibi bakıyoruz bun a başka art niyet var diyor.Haksız da sayılmaz. aşı yapmazsan ceza ödersin yaparsan hayvanın ölür.İki şekilde de yörükten kurtulursun.

  • Dermanını UNESCO da aramışlar ve kültürlerinin korunma altına alınmasını talep etmişler.Yanıt bekleniyor ama Avrupa nında güçlü verimli bir Anadolu' yu desteklediğini düşünmüyorum.

  • Yörüklerin geçiş güzargahlarını da devlet belirliyor ve güzergah üzerinde halkla araları açılıyor.Cemal amca durumu kendince yorumluyor ' kanadımız olsa turnaya arkadaş olur uçarız' sanırım devlet buna da bir çare (engel) bulur.

  • Çadırda Karakeçeli-Karakoyunlu ve Muğlalı yörükler de var ve onların sıkıntıları da benzer.

  • En son olarak devletin köyleri mahalleleştirme projesi. Yani köylü kendi toprağında maraba olacak,toprak sermayenin eline geçecek.Köylü pazarda ürününü satmak için de belgeye ihtiyaç duyacak. Hani köylü halkın efendisiydi.Ama onu atatürk demişti.O zaman karşısında hareket ederler.
Çıkan bunca  yasak ve engeller,zorlamalar,2000 den fazla HES in tek ortak amacı olabilir;köylüyü ve Anadolu'yu bitirmek. Bunları engellemek için Büyük Anadolu yürüyüşü yapıldı Ankara ya doğru.Ama daha sonra polis tarafından engellendi. Bunca engeli görünce onların söylemi aklımıza geliyor: YÜRÜDÜĞÜN YOLDA BİR ENGEL YOKSA BİL Kİ YANLIŞ YOLDASIN. Anladım ki yörükler doğru yolda.





****teşekkürler***

Sarıkeçelileri tanımamı sağlayan bilge kadın Pervin Ana ya , kurban kesme de son derece başarılı olan oğlu Oğuzhan Çoban'a, Pervin Ana ya bizi kavuşturan Safiye Öcal Yüksek' e ve diğer yeni dostlara teşekkürler.

****teşekkürler***




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BALI

Cennetten güzel bir parça ; Bali ❤🌺🌸🏵 Bali ye ilk geldiğim anda izlenim harikaydı. Korona için titiz kontrol, tertemi...